Ben diyetisyen İremnur Kubanlı. 1997 yılında Aydın’da doğdum. İlk ve ortaokulu birincilikle bitirdikten sonra Ortaklar Anadolu Öğretmen Lisesi’nde lisans öncesi öğrenimimi tamamladım ve daha sonra 2019 yılında Ankara Gazi Üniversitesi’nden onur derecesiyle mezun oldum. Yönetici diyetisyenlik ve klinik diyetisyenliği yaptıktan sonra, 2022 Şubat’tan beri Aydın’da kurucu ortağı olduğum Vitabalance adlı danışmanlık ofisimde aktif bir şekilde mesleğimi sürdürüyorum. Aydın’ın en büyük yerel gazetelerinden birinde sağlık köşe yazarlığı yapmaktayım ve özel bir diyaliz merkezinde nefroloji alanında hastalara tıbbi beslenme tedavisi vermekteyim. Aynı zamanda Haus Santrifüj Teknolojileri’nde kurum diyetisyenliği yapmaktayım. Aslında ben geniş bir Haus ailesinden geliyorum ve Haus benim için çok değerlidir.
Danışanlar için kilo vermek zor gibi görünse de biz diyetisyenler için yapılacak bir dizi uygulama ve protokollerden oluşur. Kilo vermek isteyen tüm danışanlarıma detaylı vücut kompozisyonu ve antropometrik ölçümler yaparız. Ayrıca klinik testlerini ve diyet anamnezini alırız. Danışanların yaşam şekline ve besin tercihlerine göre diyet listesini oluştururuz. Kilo verme sürecinde yeterli kalori ve makro besin öğelerinin oransal ayarlaması, sıvı tüketimi ve egzersiz programlarına da dikkat ederiz. Sadece kilo vermek yeterli değildir, ayrıca vücuttaki oransal yağ-kas-sıvı vb. değişimlerin yanı sıra yağ doku kaybı ile ortaya çıkan toksinlerin detokslanması, bağ doku ve kolajen yapının korunması, altta yatan kronik hastalıkların veya oluşabilecek risklerin azaltılması ve en önemlisi immün sistemin desteklenmesi de önemlidir. Diyet süreci verilecek kiloya göre bazen uzun bazen de kısa olabilir. Bu konuda danışanlarıma destek oluyor, hedef motivasyonları için kendi geliştirdiğimiz bazı testler verebiliyoruz.
Öncelikle diyetlerimizin temel yağ kaynağı olan ve Akdeniz diyetinin öncüsü, vücut için elzem olan omega 9 yağları dediğimiz zeytinyağının kalitesi ve üretimi için yaptığınız AR-GE çalışmalarınızı bende diyetisyen olarak yakından takip ediyorum. En temelde 4 çeşit zeytinyağı türü bulunmakta ve bunlar Natürel sızma, natürel birinci, riviera ve prina yağıdır. Ama son dönemde geliştirilen hava temasız sıkım makinalarında, el değmeden, erken hasat ve soğuk sıkım yöntemleriyle elde edilen yüksek polifenollü zeytinyağları üzerine birçok beslenme ve sağlık çalışmaları yapılmaktadır. Modern dünyada teknolojiyle ve bilimsel ölçümlerle ulaşabileceğimiz en kaliteli zeytinyağlarını Akdeniz kıyısı ülkeleri olarak değerini bilmeli ve her bireyin alım gücüne ulaştırabileceğimiz rekoltede üretim yaparak bu ‘’Altın sıvı’’nın her sofraya ulaşmasını sağlamalıyız. Ben diyetisyen olarak evimde yüksek polifenollü zeytinyağı kullanıyorum ama halkın geneline baktığımızda natürel sızma zeytinyağı kullanmakta olduğunu görüyoruz. Alacağınız zeytinyağının öncelikle tadımını yapmalı, boğazda bırakacağı tadı, lezzeti ve yakıcılığını değerlendirmelisiniz. Daha sonra kalite standart sertifikalarının olup olmadığı, menşei, cinsi, asitlik düzeylerine ve eğer ölçümü yapıldıysa polifenol değerlerine bakmalıyız. Genelde halkın kullandığı natürel sızma zeytinyağı polifenol düzeyleri 150-250 mg/L arası değişmektedir fakat şu anda 450 üzeri polifenole ulaşmak günümüzde mümkün. Şunu da atlamamak lazım, oleokantal zeytinyağında en çok bulunan polifenol ve zeytinyağına yakıcılık veren bir bileşiktir. Zeytinyağının en üst kategorisi olan natürel sızma zeytinyağının asitlik seviyesi 100 gramında 0,8’i aşmamalıdır ve hatta en iyisi 0,4 ve altıdır. Ayrıca polifenol arttıkça asitlik düşürülerek korunması sağlanmalıdır. Ayrıca toplanan zeytinlerden polifenol oranını artırmak için 4 saat içinde sıkılmalıdır. Memecik zeytini, yüksek polifenol seviyesi ve kendine has yoğun meyvemsi aroması ile AB tarafından tescillenen ilk Türk zeytinidir ve alacağınız zeytinyağının cinsine de dikkat etmeyi unutmamalısınız.
Ben beslenme ve diyet uzmanı olarak, diyetlerimde sıkça yazdığım ve hatta sağlıklı bireylere de önerdiğim yüksek polifenollü zeytinyağını, sağlıklı kilo vermede, onkolojik hastalarda, çoklu ilaç ve besin allerjilerinde, gluten intoleransında, geçirgen barsak sendromunda, çölyakta, kronik kabızlıkta, IBS hastalarında, spastik kolonda, divertikülde ve immün yetmezlik durumlarında kullanıyorum. Detokslama için gelen danışanların detoks programlarında ve anti-aging beslenmede de yüksek polifenollü zeytinyağını ölçülü ve saatini ayarlayarak beslenmelerine ekliyorum. Ayrıca, sağlıklı bireylere de her gün yarım kahve fincanı kadar (25 ml) zeytinyağı içmelerini öneriyorum.
Evet, köşe yazımda anlattığım gibi, birçok onkolojik hastada kemoterapisine yan etki oluşturmaması nedeniyle, mutlaka diyetlerine yüksek polifenollü zeytinyağı ekleyerek tedavide başarı oranlarının yükselmesine yardımcı olabiliyoruz. Kendi danışmanlık ofisimde de diyetlerine yazdığım danışanlarda sonuç aldığımı görmek, inanın meslekte yaşayabileceğiniz en güzel hissi oluşturuyor. Özellikle yapılan son çalışmalarda meme kanseri ilacı olan “Tamoxifen” etken maddesi ile yüksek polifenollü zeytinyağının benzerlik göstermesi, tıpta çığır açacak ve hastalara da umut verecek düzeydedir. Bunun yanında son 10 yılda değişen çevresel faktörlere bağlı %80 bir hızla artan kanserle savaşmada yapabileceğimiz etkili silahlardan biri olarak gördüğüm zeytinyağı üzerine daha çok araştırmalı ve her hastanın tedavisinde mutlaka yer vermeliyiz. Şifalı meyve suyu üretiminizi yaptığınız ve bilim ışığında ilerlediğiniz için bir diyetisyen olarak sizlere çok teşekkür ediyor, herkese sağlıklı ve fit bir yaşam diliyorum…
Kurucu Özden Gözlüklü Saka